Abdullah Yadigar

Abdullah Yadigar

Koltuk Sevdası Nasıl Bir Şey

Koltuk Sevdası Nasıl Bir Şey

Koltuk kelimesi bir makamı temsili olarak kullanılır. Adı bile bir gücü, bir cazibeyi temsil eder.

Bir masa, bir mühür ve bir de koltuk sahibi olan ‘’Sultan’’ bilinir. Mühür kimde ise Sultan o’dur sözü meşhurdur.

Onun için, bir koltuk uğruna ne şimşekler çakıyor. Nice vicdanlar sönüyor. Nice dostlar feda ediliyor.

Koltuk sevdası yaşanırken istişare kültürü bile geliştirilir. Yalnız küçük bir ayrıntı ile. İstişare yapılırken hep keser kullanılır, testereye hiç ihtiyaç kalmaz.

Nasıl bir şeydir bu koltuk sevdası desem? Belki derler, tatmayan bilmez! Belki de bu sevda anlatılmaz, yaşanır!

İnsan ömrü dediğimiz hayat yolculuğu, imtihanlarla doludur. Varlık-yokluk, hastalık-sağlık, bela-musibet, makam-mevki gibi örnekleri çoğaltabiliriz.

Gerçek insanın yapısı, sadakati ve inancı böyle zamanlarda belli olur. Varlık-yokluk, makam-mevkide.

Kimisi yoklukta, hastalıkta, gariplikte sabreder. Kimisi varlıkta, sağlıkta, makam-mevki de azar-tozar, yükseklerden bakar.

Her konuda olduğu gibi sevgili Peygamberimizin (sav) hayatında bizim için alınacak pek çok örnekler vardır.

Nitekim bir âyet de; ‘’Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.’’ (Ahzâb-21)

Peygamberimiz (sav) Uhud Savaşında vadiye yerleştirdiği okçulara ‘’benden emir almadıkça yerlerinizi terk etmeyiniz’’ emrini vermişti.

Bu savaşta Müslümanlar peygamber efendimizin sözünü dinlememişler ve bu durum kazanılmakta olan savaşın kaybedilmesine neden olmuştur.

Vadiye yerleştirilen okçular, Peygamberimizin emrine itaat etmeyip ve nöbet yerini bırakıp ganimet toplamaya başladılar. Arkadan dolanan düşman süvari birliğince etrafı sarılan sahabe, iki taraftan da sıkıştırılarak hezimete uğramıştı.

Okçuların ganimet ve dünyalık sevdaları, İslâm ordusunun yenilgiye uğramasına ve Müslümanların felakete düşmesine sebep olmuştur.

Bireysel menfaat peşinde koşmak, bir ordunun savaşı kaybetmesine sebep olduğu gibi peşinde koşulan şahsi menfaatin de elden gitmesine sebep olur. Bundan doğacak kayıpta sadece o hatayı yapanlar değil tüm toplum zarara görür.

Fî tarihinde bir zatı muhteremden dinlemiştim. Demişti ki; ‘’İnsanoğlunda yaratılıştan gelen yetmiş küsur haslet vardır. İnsanı en son terk edeni, makam ve mevki hırsıdır.’’

El-Hak, doğrudur. Nice insanlar vardır, nokta kadar dünyalık menfaati için, virgül kadar kıvrılırlar. Geçici dünyalık saltanatı için her renk boyaya bürünürler.

Nice insan türleri vardır ki; pek çok insanın omuzları üzerinde maksuduna ulaşmak için ter döker, ter döktürürler. Menzile vardığında yüzünü görmek için üç gün kapıda bekletirler.

Hele-hele telefonlar akıllılaşalı bu iş daha da kolaylaştı! Teknik bir sürü mazeret üretilebilir! Ama kaz gelecek bir yerden ise bu akıllı telefon konuşurken bile sana haber verir, anında ol kişiye dönülür!

Derviş Yunus ne güzel söylemiş;

Mal sahibi Mülk sahibi -Hani bunun ilk sahibi

Mal da yalan mülk de yalan -Var biraz da sen oyalan.

Aslolan her halükârda Hakkın rızasına nail olmaktır. Bâki kalan şu gök kubbede hoş bir seda bırakmaktır.

Abdullah YADİGAR - 27/01/2015

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
4 Yorum
Abdullah Yadigar Arşivi