Mevlid-i Nebi
Mevlid; Kâinat’ın ve beşeriyet’in asırlardır yolunu gözlediği Peygamberler Peygamberinin doğum günüdür. Rebiul-evvel ayının 12. Gecesidir ki buna Mevlid-i Nebi denir.
Pek çok Siyeri Nebi kaynaklarında Peygamberimizin (s.a.s.) doğduğu gece meydana gelen bir takım mucizevî (olağanüstü) hadiseler şöyle sıralanmaktadır:
Kisranın sarayındaki burçlar çatlamış, bin yıldan beri yanmakta olan ateşgedelerindeki (Mecusi mabedindeki) ateş sönmüştü.
Dünyanın doğusunu ve batısını aydınlatan bir nur görüldü. Doğum ânı öncesi hane-i saadetleri nurla doldu. Yıldızlar evin üzerine dökülecekmiş gibi aktı.
Sâve Gölünün suları bir anda çekiliverdi. Asırlardır kupkuru olan Semave Vadisi, seller altında kaldı. Gökyüzünde onlarca yıldız kayıverdi. Kâbe’deki putların pek çoğu devrildi.
Doğduğunda sünnetli ve göbek bağı kesilmiş vaziyetteydi. Sırtında, iki kürek kemiği arasında, kalbinin hizasında Peygamberlik Mührü-Hâtemi Nübüvvet vardı.
Dedesi Abdülmuttalip, doğumdan yedi gün sonra Mekke de büyük bir ziyafet tertiplemiş ve çocuğa, Arapların o güne kadar kullanmadıkları bir isim olan Muhammed adını verdiğini ilan etmişti.
Muhammed; övülen demekti. O’nu Allah (c.c.) övmüştü. Melekler, cinler ve insanlar da övecekti. Sonra O Nur Topunu alarak Kâbe’ye götürdü ve Allah’a; ‘’Bana bu temiz çocuğu ihsan eden Allah’a hamdolsun’’ diyerek dua etti.
Evvelki kutsal kitaplarda Peygamberimizin adı Ahmed olarak geçmiş, Kur’an-ı Kerim’de ise Muhammed olarak yer almıştır ki, her ikisi de en güzel iki isimdir.
Hz. İbrahim’in duası, Hz. İsa’nın müjdesi ve Dedesi Abdülmuttalip ve Annesi Âminenin rüyası gerçekleşmiş oldu. Nitekim sevgili Peygamberimiz; ‘’Ben babam İbrahim’in duasına, kardeşim İsa’nın müjdesine ve annem Âmine’nin rüyasına erişmişimdir’’ buyurmuştur.
Hz. İbrahim (a.s.), oğlu İsmail ile Kâbe’yi bina ettikten sonra yapmış olduğu duanın bir yerinde; ‘’..Ya Rabbi! Bizim zürriyetimizden sana boyun eğen-itaat gösteren bir ümmet meydana getir. Ey Rabbimiz! Soyumuzdan meydana getireceğin Müslüman ümmet’e kendi içlerinden bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini okusun; kitabını öğretsin, günahlardan temizlesin..’’ diyordu.
Hz. İsa (a.s.), kendisine inanan kişilere kendisinden sonra ‘’Ahmed’’ adını taşıyan son peygamber geleceğini ona bağlanıp inanılması gerektiğini bildiriyor ve tavsiye ediyordu.
Annesi ise Peygamberimize hamile iken rüyasında kendisine; ‘’Sen insanların hayırlısına ve bu ümmetin Efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım, de. Sonra ona Ahmed veya Muhammed adını tak’’ denildiğini söylüyordu.
Efendimiz Hazretlerinin doğum günü münasebetiyle üzerimize düşen en önemli vazife, Onu her yönüyle daha iyi anlamaya, insanlığa tebliğ ettiği esasları kavramaya çalışmak olmalıdır.
Dinî ve ahlakî hayatımızın en büyük örnek şahsiyeti, hiç şüphe yok ki, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in örnek hayatı incelendiğinde; O’nun muhteşem özellikleri, açıkça görülür.
Rasulullah (s.a.s.) kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz, hoşlanmadığı ve yanlış gördüğü bir davranış olursa o davranışı yapanların kim olduğunu belirtmeden ve kimseyi kırmadan, yanlışları düzeltirdi.
Kimsenin sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinler, kimsenin gizli hallerini araştırmaz, kendini ilgilendirmeyen konularla meşgul olmazdı.
Allah’a hürmetsizlik yapılmadıkça, kendisine karşı yapılan kötülükleri bağışlar, eline fırsat geçse de intikam almayı düşünmezdi. Zengin-fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmadan insanları eşit tutardı.
Rasulullah (s.a.s.) cömertti. İkram etmeyi çok severdi. Eline geçen hemen her şeyi muhtaçlara dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi.
Bütün işlerini tam bir düzen ve intizam içinde yapar, vaktini boşa geçirmezdi. O, bütün hayatı boyunca, bizlere Yüce Yaratıcı’ya iman edip O’nu içtenlikle sevmeyi, ona bağlanarak ibadetlerle hayatımızı anlamlı kılmayı, emaneti korumayı, insan haklarına uymayı, zayıf ve muhtaçlara yardım etmeyi, yetim ve kimsesiz çocuklara kol kanat germeyi, komşuluk ve akrabalık bağlarına riayet etmeyi, iyilikte yarışmayı, yararlı insan olmayı öğütlemiştir.
Dürüstlükten ayrılmazdı. Verdiği sözü tutardı. Şakayla da olsa, asla yalan söylemezdi. Henüz peygamber olmadan Muhammed-ül Emin “güvenilen kişi” unvanını kazanmıştı. Bunun içindir ki, Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de;
‘’Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için, güzel bir örnek vardır.’’ (Ahzap Suresi Ayet:21.) buyurur.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) de ‘’Sizin en hayırlınız, ahlaken en güzel olanınızdır’’ (Buhari)
‘’Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim’’ (Malik) buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimizin(s.a.v.) doğum yıldönümü "Mevlid-i Nebi" bize, sevdiklerimize, Aziz milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını dilerim.