Dünyada Kartlar Yeniden Dağıtılıyor
ABD’nin ulusal güvenliği koruma adı altında alüminyum ve çeliğe gümrük vergisi uygulaması uluslararası ticaret düzenini derinden sarsacağa benziyor. Aslında bu düzenlemeden en çok etkilenen Çin, Almanya, Japonya, Güney Kore gibi ülkeler bugüne kadar ABD’nin ticaret partnerleri olarak bilinen ülkeler. Bir anlamda ABD’nin dış ticaret açığını da büyük oranda finanse eden devletler. Ancak bu ülkelerle aralarına nedense bir anda kara kedi girdi? Şimdi ticaret savaşlarından bahsediliyor. Karşılıklı restleşmeler medya üzerinden yapılıyor.
ABD; II. Dünya Savaşından sonra kurmuş olduğu dünya üzerindeki egemenliği, askeri ve ekonomik gücüne dayanıyordu. Stratejik noktalara kurmuş olduğu askeri üstleri ve ülke yönetimlerine getirdiği yöneticiler eliyle sağladığı ekonomik yardımları bugüne kadar en çok kullandığı, en geçerli enstrümanlarıydı. Dünya üzerindeki bütün bu etkinliklerinin maliyetini yukarıda saydığımız ülkelerinde içinde bulunduğu yabancı ülkeler karşılıyordu.
Bu açıdan dünyanın en büyük ekonomik gücü olmasına rağmen, en borçlu ülkesi unvanını da taşıyor. Siyasi, ekonomik ve askeri açıdan dünyanın en büyük gücü olmasının getirdiği güvenilirlik, faiz hadlerinin yüksek olması, petrol üreten körfez ülkeleri ve Çin, Almanya, Japonya, Güney Kore gibi dış ticaret fazlası veren ülkelerin tasarruflarının bu ülkeye yönelmesini sağlıyor. Bugüne kadar ABD bu sistemi başarıyla yürüttü.
Ancak yakın gelecekte Çin’in ABD’yi ekonomik olarak yakalayacağı ve hatta geçeceği, askeri açıdan tehdit olacağı öngörülüyor. Bunun yanında AB ülkeleri totalde ekonomik gücü ABD’yi yakaladı. Özellikle AB ülkelerinin başat aktörleri olan Almanya ve Fransa’nın ekonomik güce paralel olarak siyasi ve askeri bir güç olmaları yolunda attıkları adımları ABD’ni paniğe sevk etti. ABD bir milletten oluşan devlet değil. Eyaletleri, toplumu bir arada tutan faktör devletin sağladığı güvenlik ve ekonomik refahtır. Buralarda oluşacak en küçük bir zafiyet, Birleşik Devletlerin birlik ve bütünlüğünü tehlikeye sokar.Bunun için ABD bu sistemi değiştirmek için 11 Eylül olaylarını bahane ederek düğmeye bastı.
ABD ile ekonomik, siyasi ve askeri açıdan bir rekabet içerisine giren ülkelerin temel özellikleri teknoloji zengini, enerji fakiri olan ülkeler. İşte bu açıdan ABD ilk olarak bu ülkelerin büyük oranda enerji ihtiyaçlarını tedarik ettiği Ortadoğu ülkelerine yerleşmekle başladı. Rusya’nın emperyalist hırslarını da harekete geçirerek ortak bir yenidünya düzeni kurmakta anlaştıklarını düşünüyorum.
AB’ne karşı yapılan operasyonlar, ayrılmak için yapılan referandumlar(brexıt), göçmen karşıtlığı, popülizmin yükselişi, Arap Baharı’ın kışa çevrilmesi, transatlantik ittifakının gözden geçirilmesi, terörizm, gümrük duvarları yapılan operasyonların birer parçası olarak görülüyor. AB parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya.
Çin’in dünyanın ikinci büyük gücü olmasına sebep olan, ihracata dayalı yüksek büyüme oranlarını gerçekleştiren bir ekonomi haline getiren küresel sermaye dünyada gittikçe kan kaybetmektedir. ABD hem kendi içerisinde, hem dünya üzerinde küresel sermaye ile olan savaşını da sürdürüyor. Çin ekonomisinin arkasındaki itici güç kan kaybediyor. Çin’de, ABD tarafından getirilmek istenen gümrük duvarları sonucu gerek ülkede ki yabancı sermayenin çıkışı, gerekse ihracatta meydana gelebilecek bir daralma sonucu ekonomik bir daralma beklenebilir.
İngiltere kuracağı ittifaklarla, II. Dünya Savaşından sonra kaptırdığı dünya liderliğini ABD’den almak için çeşitli hesaplar yapıyor. Dünyada kartlar yeniden dağıtılıyor.
Bize düşen ya küresel sorunlara küresel çözümler getirecek önerler getireceğiz. Yâda Mao’nu dediği gibi “ Yeryüzünde kargaşa var, o halde işler yolunda” deyip yatıp uyuyacağız.