Öğretmenin Hakkı Ödenmez!
Ülkemiz özel günler bakımından zengin bir ülke! Bu müstesna günlerimiz saymakla bitmez. Anneler günü. Babalar günü. Yaşlılar günü. Kadınlar günü. Öğretmenler günü. Say, sayabildiğin kadar.
Dünyaya gözümüzü açtığımızda, bizi bağrına basıp bir ömür boyu kalbine yerleştiren annelerimizi, nasıl olurda bir günle sınırlayabiliriz?
Hayatı boyunca bize çocuğu gözüyle bakan, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, fedakâr babalarımızı bir güne nasıl sığdırabiliriz?
Engin tecrübe ve birikimleriyle, Milli değerlerimizin ve kültürümüzün taşıyıcısı olan yaşlılarımız, genç nesillere ışık tutan hazinelerimizdir. Nasıl olurda onların değerini bir günle sınırlayabiliriz?
Bizi yaratan Rabbimizin ‘’Eşref-i mahlûkat ‘’diye nitelendirdiği insanımızı (kadın-erkek) bir günle sınırlayabiliriz?
‘’Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.’’ Öğretisinin işaret ettiği ‘’Muallim’’ nasıl olurda bir günde hatırlanır? Bir günle sınırlanır?
Anne kucağı, baba ocağında başlayan eğitim, okul çağında öğretmenler ile devam eder. Öğretmen çocuğa yalnızca okuma-yazma öğretmekle kalmayıp, her türlü sorunları ile ilgilenmektedir. Adeta ikinci bir aile ortamı oluşmaktadır.
Öğretmenler verdikleri eğitimle, yetiştirdiği gençlere vatan-millet sevgisini, anne-baba sevgisini, ahlak ve fazilet duygularının gelişmesini sağlar.
Öğretmenler gün boyu öğrencilerine bilgi, hoşgörü, sevgi ve şefkat duygularını aktarmak için cansiperane çalışırlar. Bütün enerjisini bitirirler. Evine döndüğünde kendi çocuklarına şefkat kanadını gerecek takati kalmaz.
Diğer memurlar mesaisi bittiğinde evine gelir ve dinlenir. Öğretmen ise asıl mesaisi eve geldikten sonra başlar. Ertesi günü vereceği dersin hazırlığı, yaptığı yazılı sınavlarını okuma işi, evinde gece yarılarına kadar devam eder.
Öğretmenlik emek, sabır ve hoşgörü isteyen bir meslek olup; öğreten ve öğrenen arasında güven ve sevgi ilişkisine dayanan bir meslektir. Bu açıdan düşünüldüğünde bedeli hiç bir maddi karşılıkla ölçülemeyecek kadar değerli ve onurlu bir meslektir.
Öğrencilerin yanı sıra toplumun tüm bireylerinden oluşan oldukça kalabalık bir kitleye hizmet eden öğretmenlerimiz için söylenen “Öğretmenin hakkı ödenmez” diye bir deyim vardır. El-hak, doğrudur.
Son yıllarda küçükte olsa bazı iyileştirmeler olmasına rağmen; yukarıdaki “Öğretmenin hakkı ödenmez” söz’ü sanki tersinden anlaşılmış olmalı ki; öğretmenin nöbeti angarya olarak görülmektedir. Ek ders ücretleri sembolik durumdadır. Bu konulardaki verilen sözler tutulmalıdır.
24 Kasım, 1981 den bu yana okullarımızda ‘’Öğretmenler Günü’’ olarak kutlanır. Kutlama etkinlikleri 30 Kasım’a kadar sürer. Her yıl Öğretmenler Günü nedeniyle yapılan değerlendirmelerde, eğitim çalışanlarının sorunlarıyla ilgili olarak yapılan tespitler sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Sadece bir gün hatırlandığı için gelecek 24 Kasımlarda aynı sorunlar, aynı vaatler karşımızda şablon olarak hazır durmaktadır.
Öğretmenlerin en önemli sorunlarından biri de can güvenliği sorunudur. Şiddet gören, darp edilen öğretmenlerin sayısı gün-gün artmaktadır. Yetkililerimiz ‘’aman okulumuzun adı kötüye çıkmasın! Aman ilçemizin adı çıkmasın!’’ gibi kaygılarla sorunun üzerini küllendirmektedirler.
Öğretmenlik mesleğinin saygınlığına, imajına içeriden-dışarıdan, siyasî çevrelerden veya sendikalardan gelecek her türlü negatif bakış ve yaklaşımlara eğitimciler olarak karşıyız.
Sonuç olarak biz öğretmeniz, hizmetliyiz, memuruz, kısaca eğitim çalışanıyız. Hakkımız ödenir. Ödenmesi için çalışıyoruz. Bunu yaparken öğrencilerimizi cezalandırmayı da kabul etmiyoruz, haksızlığa boyun eğmeyi de. Yeter ki öğretmenlerin değeri bir gün değil, her gün bilinsin.
Tüm eğitim çalışanlarının Öğretmenler Gününü tebrik ederim.
Abdullah YADİGAR-24/11/2014/PENDİK/İst.