Selam Olsun
Türkiye’nin “devletçi aydınları” biraz ikiyüzlüdür; demokrat, batılı, entelektüel, ilerici, modern, çağdaş makyajı altında gizledikleri hakiki suretlerini görseniz uykularınız kaçar.
Neyse ki 2002 de başlayan bereketli yağmurlar sayesinde makyajı akan, sözde aydın, özde mürteci olan bu zevatın, “makbul vatandaş” olarak artık itibar görmediği günleri yaşıyoruz.
Cemil Meriç’in dediği gibi "Türk aydını her mevsim bir başka meçhulün sevdalısı. Geçen asrın ortalarında ıslahatçıdır, sonra ihtilâlci olur, sonra inkılâpçı [...] Aydın, iki yüz yıldan beri yenilik peşinde.”
Her zaman yenilik peşinde, şıpsevdi âşıklar gibi fikirden fikire koşan, romantik devrim hülyalarına dalmış, halka değil ama onun müziğine meftun, minarelere sanat ezanlara gerici bir çağrı olarak bakan, batıya dönmekten boynu kireç tutmuş, mazisine küfrederek yükseldiğini sanan bu zevatı hoş görmek, onlara yaranmak bir zamanlar muhafazakâr kesimin komplekslerinden
Aydın biri -Beyaz Türk- umreye gitse, bir Cuma namazına iştirak etse, başörtüsüne özgürlük ile ilgili birkaç kelam etse, bir Ramazan iftarını şereflendirse, Nazım Hikmet’ten söz ederken yanına Necip Fazıldan da birkaç cümle eklese; adeta imanımız tazelenir, aşka gelir, şevkimiz artardı. Bunun sebebi şüphesiz yaşadığımız özgüven problemiydi.
O vakitler; ezberlere, sembollere, sloganlara hapsettiğimiz koca bir müktesebatın yükünü muhalefette olmakla hafifletiyorduk. Ah bir iktidara gelebilsek, tüm dünyayı cennet bahçesine çevireceğiz dediğimiz günlerdi.
2002 de devran döndü, millet “hadi buyurun, artık sahne sizin” dedi.
Dekor elden geçirildi, akan tavan tamir edildi, küflü koltuklar değiştirildi, perde yenilendi vs. vs.
Asıl imtihan şimdi başlıyor.
Fatih İstanbul’u serdarlarıyla aldığında değil; ilimle, irfanla, kalemle, düşünceyle bu şehirde büyük bir medeniyet kurduğunda FATİH olabilmiştir ve bizler henüz bu medeniyeti aşabilmiş değiliz, fakat umutsuz da değiliz, sadece biraz daha öz-güvene, özü gürleştirmeye ihtiyacımız var.
2002’de başlayan Yeni Türkiye yolculuğunda bugüne kadar imar ettiğimiz güzel ülkemizi artık bir medeniyet perspektifiyle inşa etmenin, maziden miras aldığımız değerleri asrın idrakine yeniden söyletmenin, aydın değil münevverler yetiştirmenin ve sadece ülkemizde değil tüm dünyada bir medeniyet hamlesini başlatmanın vakti gelmiş çatmıştır.
İktidar nimetine nankörlük etmeyen, onunla şımarmayan, gurura kapılmayan, “öz”ü ile hâllenmiş, tevazu ve vakar ile durmak yok yola devam diyen yiğitlere SELAM OLSUN.