En Hayırlı İnsan
Toplumumuzun en çok ihtiyaç duyduğu şey, vasıflı insan eksikliğidir. Takriben yarım asırlık canlı şahidi olduğum süreci gözden geçirdiğim zaman hep bunun sancısının çekildiğini gözlemlemişimdir.
Sadece ezbere dayalı, sınava endeksli, ahlaki ve manevi değerlerden soyutlanmış bir gençlik ülkesi için istikbal vaat edemez.
Vatan sevgisinden, millet sevgisinden mahrum yetişen nesil her şeyi paraya, gündelik zevk ve ihtiyaçlarına odaklanır. Görev ve sorumlulukları sadece zahiri kurtarmaya yönelik olur. İşin manevi sorumluluğunu yüklenmesi gerekir. Kul hakkını, kamu hakkını bilmesi gerekir.
Vasıflı insan yetiştirmek için; baba ocağı-ana kucağından başlayarak gençliği bilgi ile beraber, ahlaki değerlerle donatmak gerekiyor.
Hayata atılan bir insan, başkalarının haklarına saygıyı bilmelidir. Sabır ve kanaati öğrenmelidir. Sorumluluk bilincine sahip olması gerekir. Üstlendiği görevin hakkını vermelidir.
Başkalarının haklarına saygı göstermeyi bilmek, insanı kendi haklarını korumaktan alıkoymamalıdır. Kendisinin dışındakilere değer veren, insanlara hizmet vermenin kıymetini bilen insan mutlu olur.
Bir gün bir adam Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gelerek, ‘’Size dünya ve ahretle ilgili sorularım var’’ diyor.
Peygamberimiz de (s.a.v.) o kimseye, ‘’Ne istiyorsan sor’’ buyururlar. Akabinde o kişi ile Peygamberimiz (s.a.v.) arasında şu diyalog geçiyor:
-İnsanların en zengini olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?
-‘’Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun.’’
Bu kez adam; -‘’İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum. Ne yapmalıyım’’ der.
Peygamberimiz de (s.a.v.) o kimseye; -‘’İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol’’ buyururlar. Bu diyalog yirmiye yakın soru-cevapla devam eder.
Bir başka Hadis-i Şerifte ise; ‘’Millet’in efendisi, millete hizmet edendir’’ buyururlar.
Her meslekte, yanlış yapan insanlar bulunabilir. Bu kusurlu insanlara bakıp o meslek grubunu toptan karalamak ne kadar yanlış ise; o grubun da meslek dayanışması içine girerek yanlış yapanı koruması, aynı derece de hatalıdır.
Her konuda doğru ve dürüst olmak gerekir. Bir âyette; ‘’Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol’’ (Hûd-112) buyurulur.
Rivayete göre, bu ayetin geçtiği Hûd Suresi için Efendimiz (s.a.v.) “Hûd suresi beni ihtiyarlattı.” buyurmuştur.
Hatta Salihlerden birisi, rüyada gördüğü Peygamberimize (s.a.v.); ‘’Ey Allah’ın Rasûlü (s.a.v.) senin Hûd Suresi beni yaşlandırdı’ dediğin söyleniyor’’ demiş. O da “Evet” diye tasdik etmiştir.
O zat merakla, ‘’O surede seni yaşlandıran nedir, Peygamber kıssalarıyla kavimlerin helâki mi?’’ diye sorunca, Efendimiz (s.a.v.) yukarıda geçen ayeti kastederek; ‘’Hayır, ‘Emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et’ sözüdür’’ buyurmuştur.
Bir işi yaparken insanların teşekkürünü beklemek ya da onların takdirini kazanma amacı yerine, Allah rızası için böyle yapıyorum diyerek yapmak en güzelidir. Olgun ve vasıflı insanın en belirgin özelliği budur.
Abdullah YADİGAR-08/03/2016