Fatma Fidan

Fatma Fidan

Obezitenin sırrı bağırsak mikrobiyotasında saklı

Obezitenin sırrı bağırsak mikrobiyotasında saklı

Modern tıpta Hipokrat 2000 yıl kadar önce “bütün hastalıklar bağırsakta başlar” demişti. Onun ne kadar doğru düşündüğünü, bugün yapılan bilimsel çalışmalar gösteriyor. Birbiriyle alakasız görünen pek çok hastalığın altında bağırsak mikrobiyomuyla ilgili sorunların olabileceği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.  Bağırsaklarımızın sağlık durumu bütün vücut sistemlerini etkilemektedir. Bağırsakların güçsüzleşmesi veya hasar görmesi kronik hastalıklara, obezite, ateroskleroz, Tip 2 diyabet, psikiyatrik hastalıklar, bağırsak hastalıkları ve yaşlanmaya zemin hazırlamaktadır.

Son yıllarda bağırsak mikrobiyatasının obezite gelişiminde çok önemli rol oynadığı kanıtlanmıştır. Barsak mikrobiyotası iştah sinyalizasyonu, enerji metabolizması düzenlenmesi, barsak geçirgenliği artması, yağ depolanması, kısa zincirli yağ asiti oluşumu, gibi farklı mekanizmalarla obezitenin oluşmasına katkıda bulunur. Bazı araştırmalar bakteriyel dengesizliklerde özellikle Firmicutes bakterilerinin yüksek miktarda bulunduğu kişilerde kilo artışı olduğu göstermektedir. Yapılan araştırmalar, obezitedeki artışın sebebinin sadece beslenme ve genetik faktörlerle ilişkili olmadığını ortaya çıkarmıştır. Etkili olan diğer faktörün, bağırsaklarda yerleşmiş bulunan bakteriler olduğunu ortaya koymuştur. Bu bakteri topluluklarına o bölgenin mikrobiyotası denilmektedir

Yapılan başka bir araştırmada, bazı bakteri türleri sadece obezlerde bulunurken, bazı türlerin ise obezlerde düşük seviyede bulunduğu ortaya konmuştur. Ayrıca obezlerin bağırsaklarında daha az çeşit bakteri olduğu görülmüştür. Bağırsak mikrobiyotası, beslenme alışkanlıklarımıza göre geçici veya daimi olarak değişebilir.

Özetle, bağırsak mikrobiyotası genetik ve çevresel faktörlerle oluşsa da, beslenme alışkanlıklarımız ile değişip dengesi bozularak obeziteye sebep olabiliyor. Beslenme alışkanlığımızın sağlıklı olması ve antibiyotik kullanımının akılcı olması, bağırsak mikrobiyotamızın dengede olmasını, dolayısıyla sağlıklı olmamızı sağlayacaktır.

Diyet ve Mikrobiyota;
Günümüz beslenme tedavilerinde kaloriler, yağlar, proteinler, karbonhidratlar ve bunların dengelenmesi yapılıyor. Unutulan bir faktör, bağırsak bakteri yapısını olumlu yönde değiştiremezseniz, kilo vermek mümkün olmayacaktır. Yapılan bir çalışmada, diyet verilen obezlerde bağırsak belirli şekilde olanlar kilo veriyor. Yani bazı insanlar az kalori alsalar bile bağırsak bakterileri kalori üreterek zayıflamalarını zorlaştırıyor.

 Bağırsak mikrobiyotasının sağlıklı durumda olmasının, kişinin genel sağlıklılık durumunu etkilemektedir. Bağırsaklarımız, insan genomundan 100 kat fazla DNA içerir. Bu bakteriler sindirime yardımcı olmanın yanında, insan vücudunda üretilemeyen maddelerin de sentezini yaparak beslenmeyi destekler. Önemli olan bu bakterileri yerine koyabilmek ve beslenmeleri için gerekli besini verebilmektir.

Probiyotiklerden zengin besinler
Uygun probiyotik kullanımının barsak florasını dengelediği ve kilo kaybına yardımcı olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Doğal olarak besinlerde bulunan ğrobiyotikler; Ayran, peynir,yoğurt,lahana turşusu,bitter çikolata

Anne sütü
Mikrobiyota, doğumla birlikte gelişmeye başlar. En az 6 ay enne sütü verilmelidir. Yaşamın ilk aylarında bebeklerin mikrobiyotasında daha çok sütü sindiren bifidobakteriler bulunmaktadır.

Fermante besinler
Fermantasyon işlemi bakteriler ve mayalar kullanılarak gerçekleştirildiği için bu ürünleri tüketmek bagırsak floranıza katkı sağlar. Yoğurt, kefir, lahana turşusu,

Polifenollerden zengin besinler
Yaban mersini, kahve, zeytin yağı gibi polifenollerden zengin besinlerin mikrobiyom ortamında iyileşme sağlayarak dejeneratif hastalıklara karşı korunmada anlamlı bir rol oynadığı gösterilmiştir.

Probiyotik desteği alın!
Probiyotikler ince ve kalın bağırsaklarda yaşayan yararlı bakterilerdir. Bağırsaklarımızda kimi zaman kötü bakteriler fazlasıyla çoğalır. Kaliteli bir probiyotik destek alarak iyi bakteriler çoğalırken zararlı bakterilerinde çoğalmasını önleyebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Fatma Fidan Arşivi