Köylü ve fare torbası
Bir köyde çalışan bir mühendis, Büyük Şehir’e giderken trene bindi. Yanına yaşlı bir köylü oturdu. Mühendis, köylünün ayaklarının arasında bir çuval olduğunu fark etti. Köylü, yol boyunca çantayı çevirip duruyordu. İçindekileri her çeyrek saatte bir karıştırıyor sonra ayakları arasına yerleştirip bu şekilde seyahatine devam ediyordu.
Mühendis, köylünün davranışına hayret etti ve dayanamayıp çuvalın hikâyesini sordu.
Köylü şöyle dedi: Çuvalda fareler var. Ben, fareleri yakalayıp Kahire'deki Ulusal Araştırma Merkezine satıyorum. Mühendis dedi ki: Neden içinde bulundukları çuvalı evirip çevirip sallıyorsun?
Köylü dedi ki: Çuvaldaki fareler bir çeyrek saatten fazla bir süre evirip çevrilmeden ve sallanmadan bırakılırlarsa, kendileri rahatlamış hissederler ve içgüdüsel gerilimleri düşer. Sonra kendilerine gelirler ve her biri çuvalı ısırıp delmeye başlar. Bu yüzden korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir sallıyorum, böylece içgüdüsel olarak birbirleriyle savaşmakla meşgul olurlar ve araştırma merkezine varıncaya kadar çuvalı unuturlar.
Mühendis, köylünün düşünce tarzı ve fare torbası teorisi ile şaşkına döndü.
Mühendis, burada Amerika, Avrupa Batı'nın, dünya Siyonistlerinin politikaları ve ülkemize yönelik felsefeleri hakkındaki fikirlerini düşünmeye başladı.
Halklarımız ne zaman istikrar hissetmeye başlasa çuvalı sallayın! felsefesini uygulamaya başlarlar ve entrika ve çekişmeyi pompalarlar. Bölgede istikrarın sağlanacağı yalancı sloganlarıyla kontrollerini sürdürmeye çalışırlar.
Doğal olarak insanlarımız, içgüdüleriyle oynayan bu batılı siyonistler tarafından sık sık çuval sallanarak yönetilir. Farklı şekiller alan çuvalın içindeki herkes "Çuvalı ısırıp atmanın" gerekliliğini unutuverir. Bu duruma; Osmanlı topraklarının parçalandığı Sykes-Picot antlaşması, dini, mezhepsel ve etnik çekişmeler gibi bir çok örnek verilebilir...
( Tercüme Muhammed Abusalih )