Tunus'dan Afrin'e Bir "Örnek Alma"
Osmanlı, Tunus’u 1534 yılında fethetmiş sonrasında 1800’lerde Tunus Batılı devletlerin olumsuz saldırılarını bertaraf etmek için Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan etmiş ve Hüseyni Hanedanlığı tarafından yönetilmiştir. Tüm batı merkezli ıslah hareketlerine rağmen Tunus Fransa tarafından işgal edilmenin önüne geçemez ve 1881’de Tunuslu köylülerin güttükleri koyunlarının Fransa’nın işgali altındaki Cezayir’in topraklarına girmesi yani sınır ihlali gerekçe gösterilerek Fransa tarafındanTunus işgal edilir.
Bu işgal öyle girip kimi kıymetli madenlerini alıp birkaç yıl sonra çıkalım şeklinde zuhur etmemiştir. Yaklaşık 77 yıl Fransa Protektorası tarafından tüm zenginlikleri ile sömürülmüştür, 1956 yılında terk etmiştir.
Yer altı madenlerinin olduğu bölgelerde dev şantiyeler kurulup buradan kıymetli madenler çıkarıp Fransa’ya kurulan demiryolları hattı ile trenlerle taşınıyor. Bu madenlerde ve alt sınıf işleri denilen temizlik park, bahçe düzenleme gibi zihin ve el becerisi istemeyen tüm işlerde yerli halk yani Tunuslular çalıştırılır.
Verimli toprakların olduğu yerler Fransa’dan gelen göçmen ailelere tahsis edilir. Bu göçmen aileler yanlarında çalışmak üzere Tunusluları birer köle gibi kullanır. Tunuslular sadce tahmin edeceğiniz gibi tarlada ve bahçede getir götür denilen işleri yapmakla görevliydiler.
Fransa’dan gelen göçmen aileler için iyi okullar açılır. Kiliseler kurulur. Ve eğitim dili çoğunlukla Fransızca yapılır. Üç tür okul bulunmaktadır. Sadece Fransızca eğitim verilen ve sadece Fransız çocukların gittiği okullar. Karma okul denilen ve çoğunluğu Tunuslulardan oluşan okullar ve burada da eğitim dili Fransızca. Son olarak da sadece Tunusluların gittiği ilkokul düzeyindeki okullarda eğitim dili Arapçadır.
Karma okullardan mezun olup yurt dışına giden kimi Tunuslu öğrenciler mezun olduktan sonra Tunus’a dönerler. 1900’lerde. Bu öğrenciler getir götür işi yapmak yerine mezun oldukları bölümlerinin gereği olan işleri yapmak isterler. Beyaz yakalı dediğimiz, yöneticilik, tıp, eczacılık, avukatlık gibi görevleri almak isterler. Ancak Fransa yönetimi altında olan Tunus’ta bu haklı talep hiç de olumlu karşılanmaz. Aksine sert bir tepki gösterilir. Fransız yöneticiler bu gençlerin bir kısmını cezaevine attırır. Çünkü hadleri olmayan bir şey istemişlerdir. Tunuslular nasıl olur da Fransızlar gibi üst düzey bir unvan isterler. Bunu istemelerini sağlayan şeyleri de ortadan kaldırmak gerekecektir. Yaklaşık on’a yakın Tunusluların gittiği okul kapatılır.
Osmanlı’dan bağımsızlık ilan ettikten sonra Tunus hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. Güçsüz ve zayıf bir ülke konumuna gelen Tunus güçlü ve hegamonik bir ülke tarafından iliklerine kadar sömürülmüştür.
Yalnız kalıp ayakta durmak her ülkenin üstesinden geleceği şey olmadığı görülmüştür. Adaletle yönetilen bir devlet yönetiminde tüm insani haklara sahipken(Osmanlı Döneminde), bağımsız olup akabinde zayıf bir ülkenin kaçınılmaz sonu olarak gerek bağımsızlığı gerekse de tüm insani özelliklerini yitirmek gibi bir neticeyle karşılaşmak var(Fransa İşgali).
Afrin’i terörden müstağni etme gayreti içinde olduğumuz bu günlerde bağımsızlığın maliyetinin ne olacağını bizlere ve ötekilere göstermesi açısından güzel bir örnek olmakta Tunus. Bağımsız bir Kürt devletine olan talebin de bu yönde düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Güçlü ve hegamonik ülkelerin verdiği yüzlerce tır silahın mahiyetini anlamamız gerekmektedir. O kadar silah birilerine veriliyorsa ABD tarafından bunun bir karşılığı olmalıdır. Kapitalizmin başkenti olan bir ülke bir çıktı yapıyorsa misliyle girdi bekleyecektir.
Örnek bir olaydan şimdiyi anlamak gayreti bilimin vazgeçilmez bir yöntemidir buna analoji deniliyor. Halk dilindeki karşılığında kendimize çeki düzen vermenin en önemli karşılığı “örnek alma”dır.